Dijital okuryazarlık günümüz koşullarında 21. Yüzyıl öğretmen becerileri arasındadır. Bu konuda gün geçtikçe artan çalışmalar konunun önemine vurgu yapmaktadır. Dünyada öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları artık dijital okuryazarlık bilinç ve becerilerine sahip öğretmen adayları yetiştirmenin yolunu aramaktadırlar. Öğretmen adaylarının dijital okuryazarlık becerilerinin geliştirilmesi, onların hem daha nitelikli öğretmenler olabilmeleri hem de yetiştirecekleri dijital çağın öğrencilerine uyum sağlamaları açısından çok önemlidir. Günümüzde öğrencilerin çocuk yaşlarda teknoloji ile tanıştıkları ve dijital ortamlara olan ilgileri ve bu konudaki becerileri göz önünde bulundurulduğunda, onları yetiştirecek öğretmenlerin dijital okuryazarlık becerileri düzeylerinin yüksek olması kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ilk akla gelen sorulardan birisi bir bireyin dijital okuryazarlık düzeyinin nasıl ölçüleceği / belirleneceği sorusudur. Dijital okuryazarlık, bünyesinde çeşitli türden becerileri barındıran çerçeve bir kavramdır. Literatürde çok çeşitli tanımları vardır ve dijital okuryazarlık denildiğinde akla gelen bilgi ve becerilerin neler olduğu sorusu hala tartışılmaktadır. Literatürde çok çeşitli ölçme yöntem veya araçları bulunmaktadır. Öte yandan bu ölçme araçlarının uygulanabilirliği ve etkililiği de ayrı bir tartışma konusudur. Bu konuda orijinali Türkçe olan veya Türkçe uyarlaması yapılmış çok az sayıda ölçme aracı vardır. Bu çalışmada, dijital okuryazarlık düzeyinin belirlenmesindeki en önemli etmenlerin neler olduğu araştırılarak, dijital okuryazarlıkla ilgili öne çıkan ölçme araç veya yöntemlerinin incelenmesi, karşılaştırılması ve kolay uygulanabilir yöntemlerin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.
Bu çalışmanın amacı fen bilimleri öğretmen adaylarının epistemolojik inançları ve dijital okuryazarlıkları arasındaki ilişkileri incelemektir. Çalışmaya 3. ve 4. sınıf düzeyinde öğrenim görmekte olan 979 fen bilimleri öğretmen adayı katılmıştır. Araştırmada veri toplama amacı ile Ng (2012) tarafından geliştirilen dijital okuryazarlık ölçeği ile Conley, Pintrich, Vekiri ve Harrison (2004) tarafından geliştirilen bilimsel epistemolojik inançlar ölçeği kullanılmıştır. Ölçeklerden alınan verilerin yapı geçerliliğini kontrol etmek için faktör analiz sonuçları kullanılmıştır. Güvenirlik için ise Cronbach Alfa değeri hesaplamıştır. İlişkisel tarama desenine sahip olan araştırmada veri analizi amacıyla yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları fen bilimleri öğretmen adaylarının epistemolojik inançlarının bilginin gelişimi ve gerekçelendirilmesi boyutlarında dijital okuryazarlıklarını pozitif olarak yordadığını göstermiştir. Ancak epistemolojik inançlar içinde bilginin kaynağı ve kesinliği boyutları ile adayların dijital okuryazarlıkları arasında herhangi bir ilişki gözlemlenmemiştir. Sonuçlar doğrultusunda araştırma önerileri sunulmuştur.
Mobil teknolojiler ve mobil uygulamalar günümüzde eğitim amaçlı olarak kullanılabilmektedir. Öte yandan, bu teknolojilerin eğitim ortamlarında kullanımına ilişkin pratik uygulamalar ve öneriler hala günümüz eğitimcilerinin ihtiyaçları arasında sıralanabilir. Bu çerçevede bu araştırma, mobil uygulamaların kalabalık sınıflarda yüz yüze öğrenim gören öğrencilerin derslerinin desteklenmesinde nasıl kullanılabileceği konusuna odaklanmıştır. Çalışmanın amacı, gerçek zamanlı (realtime) veritabanı kullanılarak geliştirilen, IOS, Android ve Windows mobil platformlarında çalışabilen bir mobil uygulamanın, lisans öğrencilerinin web tasarımı eğitimine nasıl destek olabileceği sorusuna örnek bir uygulama üzerinden yanıt aranmıştır. Bu kapsamda Gazi Üniversitesinde Web Tasarımı dersi alan 80 lisans öğrencisi ile çalışma yapılmıştır. Geliştirilen uygulamada öğretim elemanı tarafından yazılan tüm HTML ve CSS betikleri tetikleyici gerekmeksizin gerçek zamanlı olarak kaydedilmektedir. Veritabanına kaydedilen bu betikler öğrencilerin mobil cihazlarında eş zamanlı görülebilmektedir. Ayrıca öğretim elemanı tarafından belirtilen zaman diliminde öğrenciler mobil cihazlarından örnek betikleri inceleyerek kendileri de yazabilmekte, öğrencilerin yazmış oldukları betikler de veritabanına eş zamanlı kaydedilerek öğretim elemanının ekranından takip edilebilmektedir.
Uygulama, ders esnasında öğrencilere öğrenme durumlarını görmek adına kısa sınavlar uygulanabilme özelliğine sahiptir. Bunlara ek olarak öğretim elemanı, ders dışı zamanlarda öğrencilerin cihazlarına kısa konu anlatımları, çevrimiçi bağlantılar ve ders ile ilgili duyuruları bildirim olarak gönderebilmektedir. Çalışmada örnek uygulama sonuçları sunularak süreç tartışılmış ve öğrencilerin görüşlerine yer verilmiştir.
Hayat boyu öğrenme programları, bireylerin okulda aldıkları eğitim haricinde, kendilerini hem kişisel, sosyal ve mesleki olarak geliştirmek, gelişmelere ayak uydurmak hem de karşılaşmış oldukları sorunlara çözüm üretmek için katıldıkları programlar olarak ifade edilebilir. Hayat boyu öğrenme programları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın halk eğitim merkezleri, üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri ve belediyelerin kendi bünyelerindeki birimleri üzerinden pek çok branşta hizmet vermektedirler. Bu programlara katılan bireyler, programın sonunda yapılan ölçme değerlendirme işlemleri sonucunda başarılı bulundukları taktirde katılım belgesi ya da sertifika alabilmektedir. Bu programlarda kuramsal bilgi ile birlikte uygulamaya dayalı becerilere de ağırlık verilmektedir. Öte yandan genellikle öğrencilerin başarısı çoktan seçmeli sorular barındıran sınavlar ile ölçülmektedir. Buna karşın öğrencilerin program sırasında göstermiş oldukları performanslarını temel alan, yeteneklerini daha geniş bir çerçevede ortaya çıkaran tamamlayıcı ölçme değerlendirme yöntemleri de kullanılabilir.
Bu araştırmanın amacı hayat boyu öğrenme programlarında görevli bilişim teknolojileri alanında ders veren öğretmenlerin tamamlayıcı ölçme değerlendirme teknikleri hakkındaki görüşlerini ve bu teknikleri kullanma sıklıklarını tespit etmektir. Araştırmanın çalışma gurubunu hayat boyu öğrenme programlarındaki bilişim teknolojileri alanında kurs veren öğretmenler oluşturmaktadır. Çalışmadaki veriler araştırmacılar tarafından anket formu ve öğretmen görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Çalışmaya hayat boyu kapsamında kurs veren 34 öğretmenden görüş alınmıştır. Çalışma sonunda “Öğretmenlerin bu programlarda kullandıkları tamamlayıcı ölçme değerlendirme tekniklerinin; cinsiyet açısından öğretmen görüşlerinin benzerlikler gösterdiği; bilişim teknolojileri alanında kurs veren öğretmenlerin 4 alt alanda (Temel Bilgi Teknolojileri, Programlama, Görsel Tasarım ve Mobil Uygulamalar) kurslar verdikleri belirlenmiş sırasıyla en çok proje geliştirme, problem çözme, portfolyo, gözlem tekniğini kullandıkları tespit edilmiş ve hizmet yılına göre ise (0-5 yıl, 6-10 yıl,11-15 yıl) tecrübeye sahip olup, en fazla 6-10 yıl tecrübeye sahip öğretmenin ders verdiği, hizmet yılı arttıkça problem çözme, proje geliştirme ve portfolyo ağırlıklı olarak tercih ettikleri belirlenmiştir.
Günümüzde z kuşağı öğrencilerinin ilgisini, motivasyonunu, bilgi ve becerilerini artırmak için eğitim ortamlarında etkili teknoloji kullanımı önem taşımaktadır. Bu nedenle öğretmen yetiştiren kurumların ve öğretim elemanlarının bu bilinçle hareket etmeleri önemlidir. Öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden pedagojik formasyon sertifika programında kayıtlı öğrencilerin teknoloji kavramına ilişkin algılarını tanımlamak ve ortaya çıkan bulgulara göre gerekli önlemleri almak yine bu eğitimi veren kurumlara yol gösterici olmalıdır. Bu nedenle bu araştırmanın amacı, pedagojik formasyon sertifika programında öğrenim gören öğrencilerin teknoloji kavramına ilişkin algılarını metafor analizi aracılığı ile ortaya koymaktır. Bu ana amaca ulaşabilmek için öğrencilerin teknoloji kavramına yönelik metaforları, tespit edilen metaforların hangi kavramsal kategori altında yer aldığı, kavramsal kategorilerin öğrencilerin yaş ve mezun oldukları bölüme göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Araştırma, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Öğrencilerden yazılı olarak görüşleri alınmış ve bu görüşlerin daha iyi anlaşılması amacıyla içerik analizi türlerinden kategorisel analiz kullanılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin teknoloji kavramına ilişkin algılarını ortaya çıkarmak amacıyla “teknoloji… gibidir; çünkü…” cümlesini tamamlamaları istenmiştir. Öğrencilerin belirtmiş oldukları ifade doğrultusunda ve tek bir metafor üzerinde yoğunlaşarak düşüncelerini yazılı olarak ifade etmeleri istenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 2015-2016 öğretim yılında; veri toplama kolaylığı dikkate alınarak, Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinde pedagojik formasyon sertifika programına katılan öğrencilerden araştırmayla ilgili metafor anketini yazılı cevaplamayı gönüllü olarak kabul eden 293 kişi oluşturmuştur. Çalışma grubundaki öğrencilerin 24 farklı bölümden mezun olduğu,16 farklı programda öğrenim gören ve 5 farklı yaş grubuna dağıldıkları bulgusuna ulaşılmıştır. Bulgular alanyazında yer alan diğer çalışmalarla birlikte incelenmiştir.
Bu çalışmanın amacı; eğitim bilimleri alanında 5’er yıllık periyodlarda hangi kavram ve konuların çalışıldığı, kavramların zaman içerisindeki evrimsel değişimini ve kavramların ilgi görme durumlarını kavramsal evrim haritası ile ortaya koymaktır. Araştırmanın veri setini Web of Science (WOS) veri tabanında yer alan “education & educational research” konu kategorisindeki yayınlar oluşturmuştur. Veri tabanı üzerinde 1980-2015 yıllarını kapsayan WC=(Education & Educational Research) sorgusu kullanılmıştır. Erişilen yayınlardan doküman türü makale ve incelemeler (review) araştırmanın verisini oluşturmuştur. Bu ölçütleri sağlayan toplamda 167.277 yayına erişilmiş ve analiz için indirilmiştir. Çalışmamızda ulaşılan yayınların eğitim bilimleri alanındaki genel eğilimlerin yıllara bağlı dönüşümünü bir bütün halinde görebilmek için yayınların anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Yayınların anahtar kelimeleri üzerinden eş-kelime (co-word) analizi yapılacağından araştırmacılar tarafından oluşturulan veritabanına yayınlara ilişkin bilgiler aktarılmıştır. Yayın verilerinden oluşan veritabanı üzerinde SQL sorguları aracılığıyla verilerin analize hazır hale getirilmesi için gerekli temizleme ve kontrol işlemleri gerçekleştirilmiştir. Verileri analize hazır hale getirme işlemleri sonucunda 167.277 yayının önemli bir bölümünün anahtar kelimelerinin olmadığı görülmüştür. Çalışmamızda eş kelime (co-word) analizi yapılacağından anahtar kelimesi olmayan yayınlar analize dahil edilmemiştir. Bunun yanı sıra yalnızca tek bir anahtar kelimeye sahip olan yayınlar da analiz dışında bırakılmıştır. Yayınlar analize hazır hale getirilirken, 5’er yıllık dönemlerde gruplanmıştır. 1980-1990 yılları arasında analiz edilebilecek yayın sayısı oldukça düşük olduğundan bu dönemdeki 99 yayın 1991- 1995 dönemine dahil edilmiştir. Bu işlemlerin ardından 86.343 yayının analize uygun olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler içerisinde ortak bir kavrama yönelik olanlar birleştirme işlemine tabi tutulmuştur. Bu süreçte eğitim bilimleri alanında uzman 5 kişinin görüşlerin yararlanılmıştır. Birleştirme işlemi ile aynı bağlamda kullanılan terimlerin tek bir kavram altında toplanması sağlanmıştır. Analize hazır hale gelen kavramlar Scimat yazılımı ile işlenmiştir. Son yıllarda eğitim bilimleri alanının en çok ilgi gören çalışma konusunun etkileşimli öğrenme ortamları ve uygulamaları olduğu gözlemlenmiştir.
Artırılmış gerçeklik, bilgisayarda oluşturulan sanal nesnelerin gerçek dünyada eşzamanlı olarak gösterilmesini sağlayan, sanal gerçekliğin daha ileri türevi olan bir teknolojidir. Artırılmış gerçeklik, son yıllarda adından sıkça bahsettiren ve aslında bundan sonra da hayatımıza daha çok girecek olan bir uygulamadır. Artırılmış gerçeklik uygulaması, gözlerimizle algıladığımız gerçek fiziksel ortamların çeşitli ses, resim, video, 3D animasyonlar vb. dijital ortamlarla zenginleştirilmesine ve öğrencilere etkileşim imkânı verilmesine olanak sağlamaktadır. Bu araştırmada Fen eğitimine yönelik bir artırılmış gerçeklik uygulaması geliştirilmiştir. Ardından bu uygulama, Fen Bilgisi Öğretmenliğinde okuyan öğrenciler tarafından artırılmış gerçeklik gözlükleri ile kullanılmıştır. Uygulama geliştirme aşamaları, yapılan öğretim uygulaması ve uygulamanın öğrenciler ve uzmanlar tarafından değerlendirilmesini içeren sonuçlar sunulmuştur. Bu sonuçlar benzer araştırmalar dikkate alınarak tartışılmıştır
Özet
Tarih derslerine getirilen önemli eleştirilerden bir tanesi öğretim yöntemlerindeki tekdüzelik, öğretim materyallerinin kullanımında ise ders kitabını içeriği sorgulanmaz biricik kaynak olarak görme konusundaki ısrarcı tutumdur. Bu durum tarih öğretiminin amaçlarının gerçekleşmesini engellemektedir. Bu problemin çözümü için konunun içeriğine uygun öğretim yöntemlerinin ve içerikle ilgili yazılı, görsel ve işitsel kaynakların öğrenciler tarafından kullanılması, sorgulanması ve bu kaynaklardan yola çıkarak tarihsel bilgiye ulaşılması gerekmektedir. Farklı kaynakların bilişim teknolojisinin sunduğu imkanlarla bir arada kullanıldığı çoklu ortam uygulamaları bu yapıyı işlevsel hale getirebilecektir. Bilişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak ortaya konan temel hedeflerden bir tanesi de ders içeriklerinin. z-kitap haline dönüştürülmesidir. Bu yapının oluşturulabilmesi için tüm ders içeriklerinin çoklu ortam öğretim araçlarıyla zenginleştirilmesi gerekmektedir. Bu gereklilik eğitim bilimi ve eğitim teknolojisi alanındaki kuramsal ve deneysel araştırmaların sonuçlarınca da ortaya konmaktadır. Z-kitap içerikleri ve bilgisayar destekli tarih öğretimi uygulamaları için örnek bir model olarak hazırlanmaya çalışılan Soğuk Savaş Döneminde Türkiye konulu çoklu ortam içeriğinin geliştirilme sürecinde öncelikle içerikteki konularla ilişkili yazılı, görsel ve işitsel kaynaklardan bir arşiv oluşturulmuştur. Konu içeriklerine göre tasnif edilen kaynaklar Microsoft PowerPoint programında hikaye tahtasında entegre edilmiştir. Hikaye tahtası oluşturulan içeriğin Adobe Flash CS3 programından yararlanılarak arayüzü hazırlanmış, etkileşimli bir çoklu ortam öğretim materyali oluşturulmuştur.
İnsanlar, doğdukları zamandan beri oyunlarla hayatlarının her aşamasında karşılaşırlar. İnsanlar oyunlarda, motivasyon, rekabet, hizalama, zafer ya da oyun sırasında kaybolan farklı duygusal değişiklikleri bir arada yaşarlar. Bu tecrübeli koşullar, insanları oyunla ilgili konuya odaklanmaya ve bir anlamda uygun hale getirmeye yönlendiriyor. Oyun kavramı insanlık tarihi kadar eski olsa da, son yıllarda özellikle eğitim alanında oyunun özelliklerini içeren oyunlaştırma kavramı popüler bir kavram haline gelmiştir. Eğitim disiplinde oyunlaştırmanın önemli ölçüde etkilediği konu, literatür gözden geçirildiğinde web tabanlı uzaktan eğitimdir. Oyunlaştırma kavramının eğitim sürecine yansıtılması, sistem, eğitmenler ve öğrencilerin bu sistemin kullanıcıları ve hatta içerik geliştiricileri gibi doğrudan öğrenme yönetim sistemlerini etkilemektedir. Daha önce sözü edilen bu kavramlar üzerinde bu etkiyle meydana gelen bu değişikliklerin değişmesi ve sonuçları araştırmaya değerdir. Bu nedenle, çalışmanın amacı uzaktan öğrenme, öğrenme yönetim sistemleri, öğretim elemanları ve öğrenciler üzerindeki etkilerini ortaya koymak ve bu etkilere ilişkin gerekli gelişmeleri ve değişiklik önerilerini tartışmaktır.
Mobil teknolojilerin hızlı gelişimi ve bu teknolojilerin yaygın kullanımı, bu teknolojilerin öğrenme potansiyeli hakkındaki araştırmaları da artırmıştır. Mobil öğrenme, öğretmenler ve öğrenciler arasında anında iletişimi sağlayabilen bir yöntemdir. Benzer şekilde, mobil öğrenme, öğretmen adayları için öğretme-öğrenme sürecinde fırsatlar sunar. Bu çalışmada, Gazi Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden 2012-2013 eğitim öğretim yılında Öğretmenlik Uygulamasına devam eden 78 öğretmen adayına üç farklı mobil teknoloji sunulmuştur. Öğretmen adayları, mobil teknolojilere ilişkin deneyimlerini bir öğrenme yönetim sistemi içindeki bloglar aracılığıyla paylaşmışlardır. Bu araştırmada öğretmen adaylarının bloglar aracılığıyla yaptıkları bu tür paylaşımların öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Sonuç olarak, öğretmen adaylarının deneyimlerini paylaşmak için mobil blogların kullanılması öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarında etkili bulunmamıştır.
Hızlı uygulama geliştirme (Rapid Application Development – RAD) hızlı prototipleme lehine minimal planlama kullanan bir yazılım geliştirme metodolojisidir. RAD kullanılarak geliştirilen yazılımın “planlaması”, yazılımın kendisinin yazılmasıyla birleştirilir. Kapsamlı ön planlama eksikliği genellikle yazılımların daha hızlı yazılmasına ve gereksinimlerin değiştirilmesini kolaylaştırır. Bu nedenle BÖTE öğrencilerinin, eğitim yazılımlarını tasarlamak, geliştirmek ve uygulamak için RAD araçlarından haberdar olmaları önemlidir. Ancak, eğitim amaçlı RAD hakkında çok az araştırma bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’de RAD ile ilgili BÖTE öğrencilerinin farkındalık ve bilgi düzeyleri henüz net değildir.
Bu çerçevede bu çalışmanın amacı;
Günümüzde akademik araştırmalardaki alan yazın taraması, alıntı ve kaynakça yönetimi, verilerin analizi, işbirlikli çalışma, raporlaştırma vb. süreçlerde internet ve buna bağlı çeşitli yazılımlar kullanılmaktadır. Bu teknolojiler akademik araştırma süreçlerindeki işlemlerin kolaylaşmasını ve daha az zaman almasını sağlamaktadır. Bununla birlikte araştırmacıların, interneti ve bu tür yazılımları etkili kullanabilme becerilerine sahip olması gerekmektedir. Öte yandan Türkiye’de lisansüstü eğitimde akademik araştırmalar için teknoloji kullanımının öğretimini amaçlayan derslere çok fazla rastlanılamamaktadır. Bu araştırmanın amacı akademik araştırma için teknoloji kullanımının öğretiminin önemine işaret etmek ve buna yönelik gerçekleştirilen bir örnek ders uygulamasının sonuçlarını ortaya koymaktır. Araştırmanın çalışma grubu Gazi ve Ahi Evran Üniversitelerinde lisansüstü eğitim gören toplam 25 öğrenciden oluşmaktadır. Öğrencilerin ders sonundaki yeterlilik algıları, memnuniyet düzeyleri ve derse ilişkin görüşleri ile ilgili verilerin toplanması amacıyla bir öğrenci anket formu kullanılmıştır. Bu formdan elde edilen veriler ışığında akademik araştırmalar için teknoloji kullanımının öğretimini amaçlayan bu ders, öğrencilerin ders sonundaki yeterlilik algıları, memnuniyet düzeyleri ve derse ilişkin görüşleri dikkate alınarak değerlendirilmiş ve ortaya çıkan sonuçlar tartışılmıştır. Araştırmanın bulguları, gerçekleştirilen örnek ders uygulamasının, öğrencilerin öğretilen içerikle ilgili yeterlilik algılarının ve derse ilişkin memnuniyetlerinin yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir. Örnek uygulamanın bu anlamda faydalı olduğu söylenebilir.
Öğrenme Yönetim Sistemleri ya da Eğitim Yönetim Sistemleri olarak uzaktan eğitim alanında sıklıkla kullanılan ve uzaktan eğitim süreçlerinin işlemesini sağlayan sistemlerle ilgili olarak alanyazında bir karmaşa yaşandığı görülmektedir. Bu çalışmada, Öğrenme/Öğrenim/Eğitim Yönetim Sistemleri ve bu sistemlerle bağlantılı olarak İçerik ya da Ders Yönetim Sistemleri olarak karşılaşılan kavramların ne oldukları, aralarındaki nüanslarla birlikte ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu sistemlerin tanımlarının yanı sıra mevcut özellikleri üzerinde durulacaktır. Tarama yöntemi kullanılacak olan bu araştırmada betimsel istatistikler işe koşulacaktır. Ülkemizdeki alanyazında, bu alanda yapılan araştırmalar için YÖK, Google Akademik ve Uluslararası Eğitim Teknolojileri Konferansı’nın (International Educational Technology Conference “IETC”) web sitesi taranarak, 48 araştırmaya erişilmiştir. Bu çalışmalarda adı geçen kavramların kullanım şekilleri belirlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca gelecekte bu tür sistemlerden beklenilen işlevler de tartışılacaktır. Bu şekilde bu tür sistemleri geliştirme yolunda olan araştırmacılar, tasarımcılar ve yazılımcılar ile bu tür sistemleri kullanacak olan kurum ve kuruluşlara yol göstermesi bakımından bu çalışmanın önemli olduğu düşünülmektedir.
Her ne kadar ticari veya açık kaynak kodlu birçok öğrenme yönetim sistemi yazılımı mevcut olsa da, tüm yükseköğretim personelinin, bunları öğretme ve öğrenme amacıyla kurmaları ve çalıştırmaları için teknik becerilerinin yeterli olamayabileceği söylenebilir. Bu çalışmanın amacı, Google işbirliği teknolojilerinin öğrenci katılımını ve grup çalışmasını nasıl etkilediğini incelemektir. Türkiye’de büyük bir devlet üniversitesinin Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde öğrenim gören 60 ikinci sınıf öğrencisi, dersin gerekliliklerini yerine getirmek için ücretsiz Google işbirliği araçlarını kullanan 4 kişilik gruplar halinde bir öğretim sistemi geliştirme projesi üzerinde çalışmışlardır. Bir projeyi tamamlamak için işbirlikçi araçların kullanılmasının, öğrencilerin iletişim ve ikna becerilerini geliştirmesi ve öğretim elemanlarına öğrencilerin öğrenme sürecini denetleme yeteneği vermesi beklenmektedir.
Bu çalışmanın amacı, uzaktan eğitim öğrencilerinin web tabanlı öğrenmeye yönelik tutumun bir boyutu olarak alınan direnç düzeyini ele almak ve yaş, cinsiyet, program ve sınıf düzeyi ile direnç düzeyi arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemini Gazi Üniversitesi Uzaktan Eğitim Meslek Yüksekokulu’ndan 432 öğrenci oluşturmuştur. Bağımsız değişkenlere göre direnç seviyeleri için T testi sonuçları; yaş, cinsiyet, program ve başarı puanına göre verilmiştir. Daha sonra ilgili literatüre dayalı analizler ve analiz sonuçları listelenmiştir. Son olarak, gelecekteki araştırmalar için öneriler sunulmuştur.