Artırılmış gerçeklik, bilgisayarda oluşturulan sanal nesnelerin gerçek dünyada eşzamanlı olarak gösterilmesini sağlayan, sanal gerçekliğin daha ileri türevi olan bir teknolojidir. Artırılmış gerçeklik, son yıllarda adından sıkça bahsettiren ve aslında bundan sonra da hayatımıza daha çok girecek olan bir uygulamadır. Artırılmış gerçeklik uygulaması, gözlerimizle algıladığımız gerçek fiziksel ortamların çeşitli ses, resim, video, 3D animasyonlar vb. dijital ortamlarla zenginleştirilmesine ve öğrencilere etkileşim imkânı verilmesine olanak sağlamaktadır. Bu araştırmada Fen eğitimine yönelik bir artırılmış gerçeklik uygulaması geliştirilmiştir. Ardından bu uygulama, Fen Bilgisi Öğretmenliğinde okuyan öğrenciler tarafından artırılmış gerçeklik gözlükleri ile kullanılmıştır. Uygulama geliştirme aşamaları, yapılan öğretim uygulaması ve uygulamanın öğrenciler ve uzmanlar tarafından değerlendirilmesini içeren sonuçlar sunulmuştur. Bu sonuçlar benzer araştırmalar dikkate alınarak tartışılmıştır
Özet
Tarih derslerine getirilen önemli eleştirilerden bir tanesi öğretim yöntemlerindeki tekdüzelik, öğretim materyallerinin kullanımında ise ders kitabını içeriği sorgulanmaz biricik kaynak olarak görme konusundaki ısrarcı tutumdur. Bu durum tarih öğretiminin amaçlarının gerçekleşmesini engellemektedir. Bu problemin çözümü için konunun içeriğine uygun öğretim yöntemlerinin ve içerikle ilgili yazılı, görsel ve işitsel kaynakların öğrenciler tarafından kullanılması, sorgulanması ve bu kaynaklardan yola çıkarak tarihsel bilgiye ulaşılması gerekmektedir. Farklı kaynakların bilişim teknolojisinin sunduğu imkanlarla bir arada kullanıldığı çoklu ortam uygulamaları bu yapıyı işlevsel hale getirebilecektir. Bilişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak ortaya konan temel hedeflerden bir tanesi de ders içeriklerinin. z-kitap haline dönüştürülmesidir. Bu yapının oluşturulabilmesi için tüm ders içeriklerinin çoklu ortam öğretim araçlarıyla zenginleştirilmesi gerekmektedir. Bu gereklilik eğitim bilimi ve eğitim teknolojisi alanındaki kuramsal ve deneysel araştırmaların sonuçlarınca da ortaya konmaktadır. Z-kitap içerikleri ve bilgisayar destekli tarih öğretimi uygulamaları için örnek bir model olarak hazırlanmaya çalışılan Soğuk Savaş Döneminde Türkiye konulu çoklu ortam içeriğinin geliştirilme sürecinde öncelikle içerikteki konularla ilişkili yazılı, görsel ve işitsel kaynaklardan bir arşiv oluşturulmuştur. Konu içeriklerine göre tasnif edilen kaynaklar Microsoft PowerPoint programında hikaye tahtasında entegre edilmiştir. Hikaye tahtası oluşturulan içeriğin Adobe Flash CS3 programından yararlanılarak arayüzü hazırlanmış, etkileşimli bir çoklu ortam öğretim materyali oluşturulmuştur.
İnsanlar, doğdukları zamandan beri oyunlarla hayatlarının her aşamasında karşılaşırlar. İnsanlar oyunlarda, motivasyon, rekabet, hizalama, zafer ya da oyun sırasında kaybolan farklı duygusal değişiklikleri bir arada yaşarlar. Bu tecrübeli koşullar, insanları oyunla ilgili konuya odaklanmaya ve bir anlamda uygun hale getirmeye yönlendiriyor. Oyun kavramı insanlık tarihi kadar eski olsa da, son yıllarda özellikle eğitim alanında oyunun özelliklerini içeren oyunlaştırma kavramı popüler bir kavram haline gelmiştir. Eğitim disiplinde oyunlaştırmanın önemli ölçüde etkilediği konu, literatür gözden geçirildiğinde web tabanlı uzaktan eğitimdir. Oyunlaştırma kavramının eğitim sürecine yansıtılması, sistem, eğitmenler ve öğrencilerin bu sistemin kullanıcıları ve hatta içerik geliştiricileri gibi doğrudan öğrenme yönetim sistemlerini etkilemektedir. Daha önce sözü edilen bu kavramlar üzerinde bu etkiyle meydana gelen bu değişikliklerin değişmesi ve sonuçları araştırmaya değerdir. Bu nedenle, çalışmanın amacı uzaktan öğrenme, öğrenme yönetim sistemleri, öğretim elemanları ve öğrenciler üzerindeki etkilerini ortaya koymak ve bu etkilere ilişkin gerekli gelişmeleri ve değişiklik önerilerini tartışmaktır.
Mobil teknolojilerin hızlı gelişimi ve bu teknolojilerin yaygın kullanımı, bu teknolojilerin öğrenme potansiyeli hakkındaki araştırmaları da artırmıştır. Mobil öğrenme, öğretmenler ve öğrenciler arasında anında iletişimi sağlayabilen bir yöntemdir. Benzer şekilde, mobil öğrenme, öğretmen adayları için öğretme-öğrenme sürecinde fırsatlar sunar. Bu çalışmada, Gazi Üniversitesi ve Ahi Evran Üniversitesi’nden 2012-2013 eğitim öğretim yılında Öğretmenlik Uygulamasına devam eden 78 öğretmen adayına üç farklı mobil teknoloji sunulmuştur. Öğretmen adayları, mobil teknolojilere ilişkin deneyimlerini bir öğrenme yönetim sistemi içindeki bloglar aracılığıyla paylaşmışlardır. Bu araştırmada öğretmen adaylarının bloglar aracılığıyla yaptıkları bu tür paylaşımların öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Sonuç olarak, öğretmen adaylarının deneyimlerini paylaşmak için mobil blogların kullanılması öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarında etkili bulunmamıştır.
Bu araştırmanın amacı, eğitim araştırmalarında STEM (Science, Technology, Engineering and Mathematics) eğitimi kavramının entelektüel yapısını ortaya koymaktır. STEM eğitimi, özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde son yıllarda eğitim alanında kabul görmüş bir paradigma olarak ortaya çıkmıştır. 21. yüzyılın değişen koşullarında insan profilinde beklenen niteliklerin elde edilmesinde önemli bir faktör olarak görülen STEM eğitiminin teorik altyapısı oluşmaya başlamıştır. STEM eğitimi, takım çalışmasına ve disiplinler arası yaklaşıma öncelik verir. Araştırmacıların, müfredat geliştiricilerin ve uygulayıcıların daha iyi anlaşılması için, insanların günümüz koşullarına yönelik eğitiminde önemli bir rol oynayacak olan STEM eğitiminin entelektüel yapısını ortaya koymak büyük önem taşımaktadır. Dahası, bu kavramla ilgili literatür incelendiğinde, kavramın ve vizyonunun yeteri kadar anlaşılmadığı görülmektedir. Bu nedenle, STEM eğitiminin gelişimi ve mevcut durumunun incelenmesi, kavramın entelektüel yapısının anlaşılması açısından literatüre katkıda bulunacaktır. Çalışmanın veri seti, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları kategorilerinden en az birinde ve Web of Science (WoS) ‘da yayınlanan “Eğitim, Eğitim araştırmaları” kategorisindeki her türden bilimsel çalışmasından oluşmaktadır. WoS kategorilerine dayanarak, kavramın diğer disiplinler ile olan ilişkisi incelenmiştir ve erişilen yayınlar web grafikleri ile görselleştirilmiştir. Dergiler tarafından veri toplamada ve atıfta bulunulan veri setinde haritalanarak, bilimsel verilerin hangi dergilerden beslenebileceğine değinmek mümkün olmuştur. Bunlara ek olarak, disiplinlerin ve ülkelerin STEM eğitimine katkısı karşılaştırılmıştır.
Günümüz organizasyonları, rekabet ortamında başarılı ticaret yapabilme ve iş süreçlerindeki gereksinimlerini karşılayabilme amacıyla yoğun bir şekilde Bilişim Teknolojilerini (BT) kullanır hale gelmişlerdir. Artık bir bağımlılık olarak karşımıza çıkan BT kullanımı, servislerde kalite kavramının sorgulanmasına da öncülük etmektedir. Bir organizasyonda BT kalitesinden bahsetmek çalışanların ihtiyaçları ile iş süreçlerinin birlikte değerlendirilmesini gerektirmektedir. Organizasyonların, büyüklüğü ve türüne (kamu, özel vb.) bakılmaksızın uygun maliyetli, güvenilir, sürdürülebilir ve kaliteli servis alma ihtiyaçlarının olduğu söylenebilir. BT hizmet yönetimi, organizasyonların iş ihtiyaçlarına uygun BT hizmetlerinin sağlanması ve yönetilmesini ifade eden bir kavramdır. Hizmet yönetiminin oturtulmadığı organizasyonlarda BT hizmetlerin kalitesinden ve sürekliliğinden bahsetmek çok zordur. Kalite ve süreklilik için sistematik bir BT yönetim anlayışının yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada yapılacak örnek uygulamaların pratik iş süreçleri ve alanyazına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada organizasyonların BT bölümlerine gelen iş taleplerinin hızlı uygulama geliştirme araçlarıyla geliştirilen intranet tabanlı bir uygulama üzerinden veritabanına kaydedilebilmesi, bu verilerin bilgiye dönüştürülebilmesi ve bilgilerin analiz edilerek yorumlanabilmesi konularına değinilmektedir.
Teknolojiyi eğitimde etkin bir şekilde kullanmak için önemli miktarda kaynak yatırılmaktadır. Ayrıca teknoloji entegrasyonunun öğrenme ve öğretme açısından yararlarını gösteren birçok araştırma bulguları bulunmaktadır. Diğer taraftan teknoloji, eğitimin vazgeçilmez öğeleri olan ölçme ve değerlendirme süreçlerine entegre edilebilir. Ancak bu konu hakkında çok az araştırma vardır. Bu araştırmada, bir oturumda 4 farklı lisans programından 552 öğrenciyi kapsayan, hazırlıktan değerlendirmeye kadar ortak bir sınavı yönetmek ve yürütmek üzere bir sınav yönetimi uygulaması geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Bu araştırmanın amacı, geliştirilen sınav yönetimi uygulamasını sunmak ve bu uygulamanın öğrenci memnuniyeti, öğretim üyelerinin görüşlerine, harcanan süreye ve iş yüküne olan etkilerini belirlemektir. Sonuçlar, bu uygulamanın yukarıda belirtilen değişkenler açısından olumlu sonuçlar verdiğini göstermiştir. Sonuçlar ve uygulama aynı zamanda üniversitelere eğitim ortamlarında ölçme ve değerlendirme için uygulama tasarlama, geliştirme ve entegre etme konusunda bir örnek teşkil edecektir.
Kamu kurumlarının tüm muhatapları ile olan resmi yazışmaları kurum işleyişi açısından önemi bir husustur. Kamu kurumları mevcuttaki resmi yazışmalarını elektronik ortama taşımak için bu amaçla hazırlanan mevzuatlar ve standartlar çerçevesinde çalışmalar yürütmektedir. Bu bağlamda, Elektronik Belge Yönetimi Sistemi (EBYS), elektronik imza ve e-yazışma süreçlerinin bir sonraki aşamasında resmi yazışmaların elektronik ortamda yasal olarak taşınabilmesi ihtiyacı için Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) sistemi gündeme gelmiştir. Kamu kurumlarının KEP sistemi kullanımıyla ilgili 2013 yılından itibaren başlatılan mevzuat çalışmaları halen devam etmektedir. Bununla beraber, özellikle kamu kurumlarının e-tebligat, e-yazışma ve diğer resmi elektronik yazışmalarda KEP sisteminin kullanımı sürecinde idari, teknik ve hukuki açıdan ortaya çıkan durumlar için düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çalışmada, kamu kurumlarının resmi yazışmaları, EBYS ve KEP sistemi arasındaki ilişkinin detaylandırılması, KEP sistemi ile ilgili mevcut mevzuat kapsamının incelenmesi, ortaya çıkan bu ihtiyaçların ne olduğu, ileride ortaya çıkabilecek sorunların belirlenmesi ve bunlara yönelik hazırlanabilecek düzenlemelerin kapsamı üzerinde durulacaktır.
Özet
Kamu kurumları değişen koşullar ve internetin gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan e-devlet dönüşümü dahilinde kağıt ortamındaki yazışmalarını elektronik ortamda üretmeye, kullanmaya ve saklamaya başlamışlardır. Bununla beraber, elektronik imzanın da yasal zemininin oluşmasıyla kamu kurumları elektronik belgelerini yasal olarak geçerli şekilde paylaşabilmektedir. Elektronik imzalı elektronik belgelerin kurum içerisindeki tüm süreçleri Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) ile kurumsal olarak yönetilebilmektedir. Aynı şekilde, kurum dışı süreçlerin elektronik ortamda resmi ve kurumsal olarak yapılabilmesi ise Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) ile sağlanabilecektir. Ancak, mevzuatın ve sistemin yeni olması nedeniyle KEP sisteminin EBYS ile beraber kullanılabilmesi için ihtiyaç duyulan idari ve teknik aşamaları da içeren bir sürecin belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, belge ve elektronik belge tanımları üzerinde durulmuş, EBYS kavramının içeriği incelenmiş, Türkiye’deki kamu kurumlarındaki elektronik belge ve EBYS çalışmaları hakkındaki yasal ve idari düzenlemeler hakkında bilgi verilmiş, KEP sisteminin tanımı ve kapsamı detaylandırılmıştır. Bununla beraber, kamu kurumlarının KEP sistemini etkin ve verimli kullanabilmeleri için gerçekleştirilmesi ve gözden geçirilmesi gereken süreçler hakkında mevcutta kamu kurumlarında yapılan çalışmalar dahilinde öneriler sunulmuştur.
Bu çalışmada Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından 1980-2014 yılları arasında desteklenen projeler kapsamında üretilen yayınlara ait bibliyometrik analizler yapılmıştır. Çalışmanın kapsamında söz konusu 14.697 adet yayınla ilgili olarak büyük resmi görmek açısından; yayın türü, yazar(lar), yayınlandığı bilimsel dergi, yayınlandığı ülke, yazarlarının bağlı oldukları kurum ve etki düzeyi değişkenleri bazında analiz sonuçları ortaya konulmuş ve tartışılmıştır. Çalışmanın temel amacı destek verilen bu yayınların etki düzeylerini, bilimsel literatüre katkılarını ve yazar profillerini somut veriler ışığında ortaya çıkarmaktır. Araştırma sonuçları, genel anlamda TÜBİTAK desteklerinin ne düzeyde bilimsel literatür açısından katkıya dönüştüğü, hangi üniversitelerin ve disiplinlerin öne çıktığı ve özelde eğitim araştırmalarının bu resimde nasıl bir yere sahip olduğu gibi önemli soruların cevaplanması açısından önemlidir. Bu çalışma neticesinde ortaya çıkan verilerden elde edilen sonuçların etkileşimli görsel sunumu ışığında ülkemizdeki bilim politikaları ve öncelikleri ile destek verilen projelerde üretilen yayınlar arasındaki bağ da ortaya çıkmış olacaktır.
Sosyal bilimler alanında çalışan akademisyenlerin yayın yapma sürecinde çeşitli zorluklar yaşadığı görülmektedir. Bu zorluklar araştırma probleminin belirlenmesinden raporlaştırılması ve yayınlanmasına kadar geçen sürecin katalog taraması, yazım, veri analizi, kaynakça yönetimi vb. aşamalarında yaşanabilmektedir. Bu anlamda araştırma süreçlerini kolaylaştırmayı hedefleyen çeşitli yazılımlar bulunmakla birlikte bu yazılımların farkındalığı ve kullanım durumlarının ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda araştırmada, sosyal bilimler alanında çalışan akademisyenlerin akademik araştırmalarda ihtiyaç duyulan destek amaçlı yazılımların kullanım durumları belirlenecektir. Mevcut durumu belirlemek üzere ihtiyaç analizi yapılacaktır. İhtiyaçları belirlemek için ilk aşamada yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanacaktır. Bu form sosyal bilimler alanında çalışan akademisyenlere uygulanacaktır. Elde edilen veriler yapılacak analizler sonucunda değerlendirilerek mevcut durum ortaya konulacaktır. Bu bağlamda ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesine yönelik öneriler geliştirilecektir.
Hızlı uygulama geliştirme (Rapid Application Development – RAD) hızlı prototipleme lehine minimal planlama kullanan bir yazılım geliştirme metodolojisidir. RAD kullanılarak geliştirilen yazılımın “planlaması”, yazılımın kendisinin yazılmasıyla birleştirilir. Kapsamlı ön planlama eksikliği genellikle yazılımların daha hızlı yazılmasına ve gereksinimlerin değiştirilmesini kolaylaştırır. Bu nedenle BÖTE öğrencilerinin, eğitim yazılımlarını tasarlamak, geliştirmek ve uygulamak için RAD araçlarından haberdar olmaları önemlidir. Ancak, eğitim amaçlı RAD hakkında çok az araştırma bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’de RAD ile ilgili BÖTE öğrencilerinin farkındalık ve bilgi düzeyleri henüz net değildir.
Bu çerçevede bu çalışmanın amacı;
Araştırmanın genel amacı, eş zamanlı ve eş zamansız çevrim içi öğrenme araçlarının kullanıldığı bireysel ve iş birlikçi problem temelli öğrenme ortamlarının öğrencilerin doyum, öğrenme ve proje geliştirme düzeylerine etkilerini ortaya koymaktır. Bu araştırmanın çalışma grubunu, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği Eğitimde Bilgi Teknolojileri I dersini alan 41 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmada öğrenme ortamına ilişkin genel doyum puanlarının bulunulan gruba göre değişip değişmediği ile ilgili araştırma sorusunda ilişkisiz örneklemler için t-testi kullanılmış; elde edilen bulgulara göre, öğrencilerin bulundukları öğrenme grubundaki öğrenme ortamına ilişkin genel doyum puanları, öğrenme grubuna göre anlamlı bir farklılık göstermemiştir [t(39)=0.633; p>.05]. Araştırmada öğrenme ortamına ilişkin öğrencilerin akademik başarı puanlarının bulunulan gruba göre değişip değişmediği ile ilgili araştırma sorusunda karışık ölçümler için iki faktörlü ANOVA kullanılmış; elde edilen bulgulara göre, öğrencilerin bulundukları öğrenme grubundaki öğrenme ortamına ilişkin akademik başarı puanları öğrenme grubuna göre anlamlı bir farklılık göstermemiştir [F(1,39)=.18; p>.05]. İş birlikçi öğrenme ortamında bulunan deneklerin proje geliştirme başarılarının bireysel öğrenme ortamında bulunan deneklere göre anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur [F(1,39)=19.24; p<.05]. Bu farklılık iş birlikçi problem temelli öğrenme ortamı lehinedir. İş birlikçi öğrenme ortamında bulunan deneklerin kaliteli proje geliştirme başarılarının bireysel öğrenme ortamında bulunan deneklere göre farklı olduğu görülmüştür [F(1,39)=363.70; p<.05]. Yine bu farklılık iş birlikçi problem temelli öğrenme ortamı lehinedir.
Bu çalışmanın amacı, öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden eğitim fakülteleri ile diğer fakülte mezunlarının 2013 Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndaki (KPSS) başarı durumlarını karşılaştırmaktır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, öğretmenlik alan bilgisi testi yapılan ve hem eğitim fakültelerinden hem de fen edebiyat fakülteleri başta olmak üzere diğer fakültelerden mezun adaylardan öğretmen ataması yapılan on branş (Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik, Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı, İngilizce, Almanca, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi) üzerinde araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda söz konusu branşlarda sınava giren 94.625 adayın KPSS başarı puanı incelenmiştir. Araştırma neticesinde dokuz branşta eğitim fakültesi mezunu adayların diğer fakülte mezunu adaylara göre daha başarılı oldukları sonucuna varılmıştır. Çalışma sonuçlarının Türkiye’nin öğretmen yetiştirme ve istihdam politikalarına ciddi katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Benzeşim tekniğinin, yüz yüze öğretim ortamında ve ders kitaplarında kullanımına sıkça rastlanmaktadır. Günümüzde e-içeriklerin sayısında ki artış ve çoklu ortam özelliklerinin avantajları sayesinde benzeşim tekniğinin kullanımı; öğrenenler için içerikleri daha anlaşılır hale getirmektedir. Benzeşim tekniğinin kullanıldığı disiplinler, ağırlıklı olarak biyoloji, kimya, fizik, matematik gibi soyut ve öğrenenlerin anlamada zorlandıkları kavramların olduğu alanlar olmaktadır. Bu disiplinlerin yanında bilgisayar bilimleri ve onun alt alanlarında da kullanılmakta ancak diğer bilimlerdeki kadar sık karşılaşılmamaktadır. Bu çalışmanın amacı web temelli öğrenme ortamlarında benzeşim tekniğinin nasıl uygulanacağına dair öğretim tasarımcılarına ve içerik geliştiricilere yol göstermektir. Bu amaç doğrultusunda Glynn (1989) tarafından geliştirilen “Benzeşimler ile Öğretim Modeli” kullanılmış ve detaylarına yer verilmiştir. Bu modele göre oluşturulmuş benzeşim örnekleri bilgisayar ağları ve iletişim dersindeki konular ele alınarak oluşturulmuştur. Bu kapsamda benzeşim tekniğinin ne olduğu, benzeşimin öğrenmeye nasıl yardımcı olduğu, benzeşim ile öğretim modelinin (Glynn, 1989) kullanma basamakları ve web temelli öğrenme ortamlarına nasıl uygulanabileceklerine ilişkin önerilere yer verilmiştir.